3 Mayıs: Sessizlik bir varoluş hâlidir
- Ersan Kaan Erçelik
- 3 May 2019
- 1 dakikada okunur
Kişi sessizliği bulmadığı, sessizliğe ermediği sürece, kendini de bulamaz. Merkezi, zihni, sürekli olarak daldan dala atlayan düşünceler, bir kabarıp yükselen, bir sönümlenip azalan duygular, bedensel duyumlar arasında gidip gelir.
Kişi suskunluğunda kendi düşüncelerini, duygularını hiç ifade etmediği halde, onlarla çalkalanıp durur. Örneğin birisine karşı söylediği bir sözden ya da bir davranışından dolayı kırıldınız ya da kızdınız. Üzüntünüz ve/ya öfkeniz, sizin düşünceleriniz, dikkatiniz ile beslendiği için, şu an o kişiyi olduğu gibi ya da o davranış, sözünden önceki hâli görememeye başlarsınız. Çünkü zihnini bozuk bir plak gibi, geçmiş andaki deminki ya da seneler önce, hatta ta çocukluktaki o söze, davranışa takılıp kalmıştır.
Susmak, suskunluk, sessizlik değildir. Sessizliğin verdiği, yaydığı o huzur, uyanık olma hâli, serinlik veren bir farkındalık, samimi bir özgüven, neşeli bir saadet duygusu, suskunlukta bulunmaz.
Sessizliği bulan, keşfeden ise, sessizlik tarafından ele geçirilir. O artık sessizliğin içine bütünüyle, sonsuzca yayılır, gevşer ve rahatlar. Onun sessizliği uykuda bir hâl değil, aksine kabulün, akışta olmanın, tarafsızca izlemenin, yargılamadan fark etmenin ve uyanık kalmanın hâlidir.
Sessizlik bir varoluş hâlidir. Her an oluşan ve oluşmaya devam eden evren gibi.
"Sessizliğe eren, kendini keşfeder"
Bütün Kutsal Şeyler
Ersan Erçelik
