top of page

2 Mayıs: Suskunluk mu, sessizlik mi?

  • Yazarın fotoğrafı: Ersan Kaan Erçelik
    Ersan Kaan Erçelik
  • 2 May 2019
  • 2 dakikada okunur

Sessizliğimiz nasıl? Sessizlik içinde miyiz yoksa zihni baskılayarak, içsel sesleri, düşünceleri susturmaya, bastırmaya mı çalışıyoruz?

Sessizlik ile susmak arasındaki farkı biliyor muyuz?

Suskunluğumuzda hâlâ konuşma isteğimiz, yanıt verme, tepki gösterme arzumuz aktif mi? Mecburiyetten mi susuyoruz? Bu suskunluk iş yerinde patrona, müdüre, bir iş arkadaşına ya da asta karşı mı? Aile içine bir aile büyüğüne, saygıdan, korkudan ya da çıkar nedeniyle mi susuyoruz?

Suskunluğumuzda bastırdığımız şeyler neler? Aslında susarak neler anlatmak istiyoruz? Başta düşünceler olmak üzere, içsel sesi, zihnin düşünceden düşünceye atlayan ve bir zincir, yol, neden-sonuç ilişkisini bile takip etmeyen yapısında, düşüncelerle özdeşleşip, oradan oraya atlayıp zıplayıp sürükleniyor muyuz? Sustuklarımız aslında bizi nereye götürüyor?

Konuşan kişi, konuşurken bir nevi hem kendisine hem de bize bir film gösterir, bir film çeker. Biz uyanık kalarak, tarafsız ve yargılamadan dinlediğimizde, bu filmi gördüğümüzde, karşımızdakinin konuşma biçimini, seçtiği sözcükleri, ses tonunu, o an verdiği mesajı fark ettiğimizde... yani mesajın ayak izlerine, gölge yanlarına, sözcükler arası sessizliğe de dikkat etmeye başladığımızda, dinlemeye başlarız.

İnsan konuşurken seçtiği kelimelerle, beden diliyle, duygusal durumu, dünyaya bakışı, o anki ruh hâli hakkında da pek çok şey söyler. Bazen hayal kırıklığı, şikayet, acı; bazen beklenti içinde olma, umut arayışı, sevilme arzusu sözcüklerle taşınıp gelir.

Karşıdaki kişi konuyu değiştirmeye çalışır, dinlemez ya da çözüm arayışıyla öğüt verme, söz keserek konuyu değiştirme, yorum yapma ihtiyacı hissederse, kendi düşüncelerini öne çıkarmak istiyor olabilir mi?

Kimi insanlar sessizlikten öyle rahatsız olur ki bir şeyler söyleme ihtiyacı hissederler.

Oysa dikkatli, destekleyici bir sessizlik genellikle en iyi tedavidir.

Önce kendimize yardım ederek, kendimizi tedavi ederek başlayabiliriz. Önce kendimizi bir dinleyelim. Gerçekten dinleyelim. Biz sessizleştikçe, sustuklarımız eriyip gitmeye başlar. Çünkü suskunluğun bittiği yerde, çatışma biter, direncin yerini kabul alır. Meditatif bir zihne doğru geçtikçe, yolculuğumuz bizi sessizliğe taşır.

Unutmayalım: Suskunluğun bittiği yerde, sessizlik başlar. Ve o sessizlik, göldeki bir lotusun güzelliği, eşsizliği kadar muhteşemdir.

"Suskunluk mu, sessizlik mi?"

Bütün Kutsal Şeyler

Ersan Erçelik

Son Paylaşılanlar
Etiket Bulutu

Zen Meditasyon Zazen Aşk Şiir Bilgelik Poetika Zen Budizm Japonya Koan 

  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Google+ Social Icon
bottom of page