1 Mayıs: Önce uyanık kalmak

Önce farkında olmamız gerekir.

Farkında olmak ne demektir? Kendinizi hatırlayıp, uyanık kalmaktır.

Eğer azimle, sabırla, şefkatle, kararlılıkla, şu anda, burada kalırsam, zihnimi, içsel konuşmalarımı, duyguları ve duyumları tarafsızca, yargılamadan, dikkatlice izlersem,

Zihin kurnazdır. Bahaneler üretip sizi uyutmaya devam eder. Uyumak kolaydır. Uykuya geri dönmek rahattır. Uyku ve uykunun rahatlatıcı kolları sizi hemen cezbeder. Uykuda kendinizi rahatlamış hissedeceğiniz, huzurlu olacağınız vaadi ile sizi kandırır.

Zihin öyle kurnazdır ki, siz bir sözcüğü çokça tekrarlamaya başladığınız zaman bile, o sözcüğün sizin için anlamı yok olmaya, sözcük büyüsünü kaybetmeye, sözcüğün o eski, canlı, ferah anlamı kaybolmayı, sözcük kararmaya, ışığını kaybetmeye başlar. Farkındalık da böyle bir sözcük olmuş olabilir.

Dilerseniz farkındalık yerine öz-farkındalık, dilerseniz uyanık kalmak, uyanık olmak sözcüklerini seçin. Her seferinde bu sözcükleri kullanmanın, sizi uyandıran bir meditasyon çanı, zili, uyarıcı etkisi olsun.

Çok kullanılan, alışkanlık hâline dönüşen her şey yıpranır. Öyleyse dikkatimizi, özfarkındalığımızı önce düşünce biçimimize, içsel sese, seçtiğimiz sözcüklere, kurduğumuz cümlelere, iletişim biçimimize, beden dilimize, duruşumuza vererek başlayabiliriz.

Neler düşünüyoruz, nasıl düşünüyoruz, bu düşüncelerin kökenleri ve kaynakları neler? Şefkat diliyle mi konuşuyorum yoksa keskin, katı, iğneleyici ya da yaralayıcı mı konuşuyorum? Ses tonum nasıl? Sesimin dalgalarında bir şefkat titreşimi, sevginin o duruluğu, kalpten gelen konuşmanın getirdiği sevgi ve yaşamanın verdiği sevinç var mı?

Fark edelim. Uyanık olalım.

Ersan Erçelik

"Uyanık Olmak"

Bütün Kutsal Şeyler