50 - Etkileşim
- Ersan Kaan Erçelik
- 19 Şub 2019
- 1 dakikada okunur
Yaşamı gerçek kılarız
Düşüncelerimizin izdüşümünde.
Nesnel gerçeklikle karşılıklı etkileşim içinde olana değin nesnel dünyanın görünümü bizim için herhangi bir anlam ifade etmez. Diyelim ki her gün önünden geçtiğimiz ama bakıp da farkına bile varmadığımız bir kaya var; bu durumda kaya bizim için hiç bir öneme sahip değildir. Eğer kayayı bir adak yeri yaparsak ve çağlar boyunca kayaya adaklar adanıp ibadet edilirse, o zaman bizim gözümüzde bir değer kazanır. Kayaya atfedilen bu önemi görmezden gelen bir yabancı için, o yalnızca bir kaya parçasıdır. Her durumda, kaya sadece bir kaya parçasıdır. Kaya ile insanın karşılıklı etkileşimi onu anlamlı kılmıştır.
Bir nesneye yüklediğimiz anlamın o nesnenin kendisi kadar somut ve gerçek olduğunu düşünmek yanlıştır. İkisini, anlam ve nesnenin kendisini birbirine karıştırmamak gerekir. Örneğin ev herkes için kutsaldır, ama bizim değer anlayışımızla, evin kendi gerçekliğinin hiçbir ilgisi yoktur; böyle bir duygunun temelinde evimizle özdeşleştirdiğimiz manevi değerlerimiz ve anılarımız yatar. Evimiz yıkıldığında gerçekte bizi üzen, kaybın maddesel değeri değil ona atfettiğimiz manevi değerdir.
Eğer gerçekliği algılama yetimiz öznelse, bazı felsefi yaklaşımların da öne sürdüğü gibi, o zaman çevremizde gördüklerimizi gerçekdışı olarak algılamamız gerekir. Oysa tam tersine, Tao’nun izdeşleri dış dünya ile karşılıklı bir etkileşim içinde olmamız gerektiğini ileri sürerler. Eğer bu yönde herhangi bir çaba göstermez, anlam yükleme ve onun yansımalarını alma üzerine çalışmazsak, gaflet benliğimizi sarar, dünya artık bizim için var olmaz. Nesnelere yüklediğimiz anlamların öznel olduğunu aklımızdan çıkarmadığımız zaman yanlış yapmaktan kaçınmış oluruz.
365 Günün Tao’su, Deng Ming-Dao, Dharma Yayınları
