Şiirden çok şair
- Ersan Kaan Erçelik
- 29 Oca 2019
- 1 dakikada okunur
Türkiye'de şiirden çok şair var. Şairliğin bir ün, unvan getireceği sanılıyor.
Şiir okunurken de, değerlendirilirken de şairin -varsa- tarafına bakılıyor, yani hangi gruptan, nereye yakın? İdeolojik olarak nereye konumlandığını sorgulamaya kadar gidiyor iş. Bu şair "bizden mi yoksa onlardan mı" algısı, sanat söz konusu olduğunda çok tehlikelidir. Okur, okuduğu metinde ideolojik olarak olumlanmak, düşüncelerini pekiştirmek istediğinde, hele ki bunu şair-şiir üstünden yapmak istediğinde, ister istemez artık şiirin dışına çıkmış oluyor. Araştırdığı, anıştırdığı şiirden çok kendi algısı, dünyayı kendi algılayış biçimi vb. olmuş oluyor.
Örneğin Necip Fazıl, İsmet Özel dendiğinde akla şiirden önce politik duruşları, ideolojileri gelmiyor mu? Bunun zıt kutbuna ise alelacele, ezbere adları sayılan, dövüştürülmek istenen şairler oturtuluyor. Slogancı, bağırarak, neredeyse kabaca yazılan toplumcu şiirlerin bugüne kadar ayakta kalamamalarının nedeni, ideolojiden çok şiirlerin yetersizliğinden kaynaklanmıştır. Şiiri geri plana alıp, ideolojiyi önceleyen, şiir sanatına çalışmayan tüm şairler, şiirden "sınıfta kalmış"tır.
Şimdiki okurların çoğu, -şiir tarihinden, şiir birikiminden yoksun olunca-, yazılanı kolayca kendi dünyasında, cephesinde görmek, onu olumlamak, böylece kendi düşündüklerini, karaladıklarını yüceltmek istiyor. Yani şiir değil şair, şairde de okurun bencilliği ön plana çıkıyor. Okur o şairde kendi dünya algısını bulunca, o ana yetiyor. İşin üzücü kısmı ise şairlerin çoğununu da bundan pek memnun olması, aranışlar içine girmemeleri.
İşte bugün şiirden çok şair olması, aslında şiirden bu denli ödün vermenin acı sonucudur.
Dionysos Sayıklamaları, Poetika
Ersan Erçelik
