10 Ocak: Yay ile ok atışı
- Ersan Kaan Erçelik
- 9 Oca 2019
- 2 dakikada okunur
Üstat, "Gerçek sanat amaçsızdır ve maksatsızdır!" diye bağırdı. "Oku hedefe güvenle rastlatmak için, atışı ne derecede ısrarla ve inatla öğrenmek isterseniz, bu o derecede az başarıya ulaşacaktır ve hedef o kadar çok sizden uzaklaşacaktır. Çok ama çok istekli bir iradenizin olması, sizin için bir engel oluşturmaktadır. Yapamadığınız bir şeyin olup bitmeyeceğini sanıyorsunuz."
"Fakat siz, çoğunlukla, yay ile ok atmanın bir zaman öldürme ve amaçsız bir oyun olmadığını, tersine, ölüm ve kalım sorunu olduğunu söylemiştiniz." diye karşı çıktım. "Bunda kesinlikle ısrar ediyorum." dedi üstat.
"Biz yay üstatları şöyle deriz: Bir atış, bir yaşam! Bunun anlamını daha şimdi anlayamazsınız, ama aynı deneyimi dile getiren bir başka benzetiş bunu anlamanıza yararlı olacaktır belki. Biz yay ustaları şöyle deriz: Ok atan nişancı yayın üst ucuyla göğü deler, yayın alt ucunda bir ipek iplikle tutturulmuş olarak yeryüzü asılı durur. Eğer atış güçlü bir sarsıntıyla başlatılırsa, ipek ipliğin kopması tehlikesi doğar. Amaçlı atan ve zor kullanan için bu takdirde uçurum kesinleşir ve insan gökle yer arasındaki korkunç orta noktada kalır."
"Peki, ne yapmalıyım?" diyerek, düşünceli sordum.
"Siz gerçek beklemeyi öğrenmelisiniz." dedi üstat. "Bu nasıl öğrenilir?" diye sordum. "Kendinizden kurtulmakla." diye cevap verdi. "Kendinizi ve kendinize ait olanı o kadar kesin olarak geride bırakınız ki, sizden amaçsız gerilmiş olmaktan başka bir şey kalmasın."
"Şu hâlde ben, amaçlı olarak amaçsız olmalıyım." diye ağzımdan kaçırdım.
"Bana hiçbir öğrencim böyle bir şey sormadı ve bu nedenle doğru cevabın ne olduğunu bilmiyorum." dedi üstat.
Ben, Yeni alıştırmalara ne zaman başlayacağız?" diye sordum. O, "Zamanı gelinceye kadar bekleyiniz." diye karşılık verdi.
Eugen Herrigel, Yay ile Ok Atış Sanatında Zen, Ruh ve Madde Yayınları
