20 Eylül: Ya-vaş-la-mak...
- Ersan Kaan Erçelik
- 20 Eyl 2018
- 1 dakikada okunur
Modem topluma dair eleştirel görüşler geniş bir kavramsal kavis teşkil ediyor. Bir uçta zamansallığın ve benliğin felsefi analizleriyle başlıyor, ardından toplumsal koşullara dair teşhislerle sona eriyorlar. Hızlanmayı eleştirenler hayatın hızlanan örüntülerinin yaygın bir şekilde dile getirilen bir rahatsızlığın -"gerçek anlamda" yaşamadığımız hissinin- nedeni olduğunu öne sürüyorlar. Her şey aynı anda yapılıyor, giderek daha hızlı, ama kişisel bir denge ve anlam bulunamıyor. Bu da kendi benliğimizle bağlantıyı yitirdiğimizi ima ediyor. Dahası kendimizle "rahat" olamıyoruz ve herhangi bir faaliyeti sürdürmekte zorlanıyoruz çünkü her an ulaşılabilir durumdayız; telefon hep olabilecek en kötü anda çalıyor.
Bu teşhisin ışığında, hızlanma kültürüyle ilişkimizi biraz gevşetmeye çalışmak kesinlikle hata olmaz. Her halükarda, bir kez daha çılgın bir tempoya kapılıp ardından pahalı bir meditasyon merkezinde rezervasyon yaptırmaktan daha iyi bir seçenek bu!
Üçüncü bölümde farkındalığa erişme, mevcut anda yaşama olasılığını tartışmıştık. Gündelik çalışma rutinlerindeki döngü ve örüntüler üzerinde kontrol sahibi olduğumuz hissinin anahtarı, yaşadığımız olaylara yönelttiğimiz dikkatte yapacağımız küçük değişikliklerde saklı.
Marc Wittman, Hissedilen Zaman
