6 Ağustos: Şairin durumu
- Ersan Kaan Erçelik
- 6 Ağu 2018
- 3 dakikada okunur
"Uygarlığımız büyük bir çeşitlilik ve karmaşıklık sergilemektedir. Bu çeşitlilik ve karmaşıklık, katıksız bir duyarlığa yansıyarak, çeşitli ve karmaşık sonuçlar yaratmalıdır. Şair, gittikçe daha kavrayışlı olmak zorundadır; daha imalı ve daha dolaylı bir ifade edinmelidir. Dili, söylemek istediği şeye uygun kılmak için zorlamalı, gerekirse bozmalıdır."
T.S.Eliot (1888-1965), Fizikötesi Şairleri adlı denemesinden, 1921.
*
V. GÖK GÜRÜLTÜSÜNÜN DEDİKLERİ
Vurunca meşale kızıllığı terli yüzlere İnince dondurucu sessizlik bahçelere Başlayınca can çekişme taşlık ülkede Bağıranlar ve ağlayanlar Mapusane ve saraylar ve yankıması Gök gürlemesinin, baharda, uzak dağlarda O adam ki yaşıyordu, şimdi ölüdür Bizler ki yaşıyorduk, şimdi ölüyoruz Sabrımız tükenmiş
Burada su yok yalnız kaya var Kaya ve susuzluk ve kumlu yol Yol döne döne tırmanıyor dağlara Dağlar ki sırf kaya, su yüzü görmemiş Su olsaydı durup içerdik birer birer Kayalar arasında kim durur, kim düşünür Ter kupkuru, ayaklarsa kuma gömülü Hiç olmazsa su olsaydı arasında kayaların Ki ölü dağın çürük dişli ağzıdır, tüküremez Kişi burda dikilemez, oturamaz, yatamaz Üstelik sessizlik de yok bu dağlarda Ama kuru kısır gök gürlemesi var, yağmursuz, Üstelik çile yerleri de yok bu dağlarda Ama asık mor suratlar sırıtır ve hırlar Çatlak duvarlı evlerin kapılarından Su olsaydı Kaya olmasaydı Kaya olsaydı ama Su da olsaydı Ve su Bir pınar Bir gölcük kayalar arasında Hiç olmazsa su sesi olsaydı Değil ağustosböceği Ve türküyen kuru otlar Ama bir su sesi kayalardan Şakırken yalnızgezer ardıç kuşu orada çamlarda Şıp şıp şip şıp şıp şıp Ama ne gezer su
Kimdi o üçüncü, hep yanında yürüyen? Sayınca bir sen varsın, bir de ben Ama ne zaman uzayıp giden ak yola baksam Birisi daha var daima yanında yürüyen Akıyor sanki boz harmanisiyle, kukuletalı, Bilemem artık erkek mi, kadın mı - Ama kimdir öbür yanında yürüyen?
Yücelerden gelen şu ses de nedir Anaların yaktığı ağıdın mırıltısı, Nedir şu kukuletalı insan yığını, kaynaşır Sonsuz ovalarda, tökezler çatlak toprakta, Ki kuşatılmış dümdüz bir ufukla yalnız, Hangi kenttir şu dağların üstündeki Çatırdı ve sessizlik ve patlamalar erguvan gökte Yıkılan kuleler Kudüs Atina İskenderiye Viyana Londra Düşçül Bir kadın uzun kara saçlarını gerdi eliyle Ve zırıldattı tellerinde bir ezgiyi Ve bebek yüzlü yarasalar erguvan ışık içre Islık çaldılar ve kanatlarını çırptılar Ve kara bir duvardan aşağı sarktılar başaşağı Ve havada tepetaklaktı kuleler Çalarak hatırlatan çanları ki saatleri vurur Ve boş sarnıçlarla kör kuyulardan yükselen türküler.
Dağlar arasındaki bu kokmuş çukurda Solgun ayışığında, otlar türkü yakıyor Çökmüş mezarlar üzre, kilise avlusunda Bomboş bir kilise, yelin cirit attığı, Cam çerçeve yok, kapı gıcırdar durur, Kuru kemikler incitmez ki kimseyi. Sırf bir horoz kurulmuş çatı direğine Ku ku riku ku ku riku Bir şimşeğin yalazında. Sonra çileyen bir bora Yağmur getiren.
Ganj cılızlaşmıştı ve bitkin yapraklar Yağmur bekliyordu, kara kara bulutlar Yığılırken çok uzaklarda, Himalayalarda. Cengel sinmiş, kamburlaşmıştı sessizce. Derken konuştu gök gürültüsü
DA
Datta: Verdiğimiz nedir? Dostum, tutkuyla titremekte yüreğim, Bir anlık kapılışın korkunç ataklığı, Ki bir sakınganlık çağı da onaramaz bunu, Bununla ama sırf bu tutkuyla varolduk Ve bu, ne ölüm ilanlarımızda izlenebilir Ne iyiliksever örümceğin sardığı anılarda Ne de mühür altında, sıska dava vekili kırar Bomboş odalarımızda
DA
Dayadhvam: Duydum anahtarlar Bir kez döner kapıda, ve yalnız bir kez döner Düşünürüz anahtarı, herkes kendi zindanında Düşünmekte anahtarı, bir zindanı onar herkes Ancak akşam saatinde, göksel söylentiler Bir an için umutsuz bir Coriolanus yaratır
DA
Damyata: Tekne yanıtladı Neşeyle, yelken ve kürekte usta ellere Deniz durgundu, yüreğin yanıtlayacaktı Neşeyle, çağrılsaydı bir, usulca atarak Altında yoklayan ellerin
Oturmuş kıyıda Avlanıyordum, ardımda çorak düzlükler, Topraklarımı işleyebilecek miyim hiç olmazsa? Londra Köprüsü yıkılıyor yıkılıyor yıkılıyor Pi s'ascose nel foco che gli affina Quando fiam uti chelidon - Ey kırlangıç kırlangıç Le Prince d'Aquitaine à la tour abolie Bu parçalarla yıkıntılarımı payandaladım Ya, size uyarım öyleyse. Hieronymo delirdi gene. Datta. Dayadhvam. Damyata. Shantih shantih shantih
Çeviren: Suphi Aytimur,
Thomas Stearns Eliot
