top of page

2 Ağustos: Varoluşumuzu bir faz geçişine borçluyuz

  • Yazarın fotoğrafı: Ersan Kaan Erçelik
    Ersan Kaan Erçelik
  • 2 Ağu 2018
  • 2 dakikada okunur

Hesiodos'a göre dünya tarihi tanrılar ve acımasız devler arasında geçen korkunç bir savaşla başlar. Devler; görkemli ve sonu getiren bir kıyımla yenilirler. Artık insanlar dünyaya gelebileceklerdir. İnsanî bakış açımıza göre, Devler "kötü adamlar"dır ve artık her şey yolundadır.

Biraz hayal gücüyle, çağdaş evrenbilimde de buna çok benzer bir öykü bulabiliriz. Başlangıçta Evren'in nüfusunu madde (iyi adam, çünkü biz ondan meydana geldik...) ve karşıt madde (kötü adam, çünkü herşeyi yok edebilir) oluşturuyordu. Bu karşıt madde ilk saniyeden biraz önce ortadan kaldırılır, artık karmaşıklığın oluşumu başlayabilir. Ama önce karşıt madde üzerine birkaç hatırlatmada bulunalım.

Doğada her parçacığa bir karşıt parçacık karşılık gelir. Negatif elektronun yanında paralel olarak bir pozitif karşıt elektron bulunur. Protonlar ve karşıt protonlar, nötronlar ve karşıt nötronlar, nötrinolar ve karşıt nötrinolar vb. vardır. Karşıt parçacıklar tamamen kuramsal varlıklar değildir; büyük hızlandırıcılar milyarlarca karşıt parçacık üretir. Bir parçacık karşıt parçacığıyla karşılaştığında her ikisi de ışığa dönüşerek birbirlerini yok ederler. Kütleleri ışık enerjisine dönüşür.

Bugünkü Evren'de hemen hemen hiç karşıt madde bulunmaz. Başlangıçtaysa durum böyle değildi; madde miktarı karşıt madde miktarına tam tamına eşitti. Bu durum devam etmiş olsaydı, kozmik kütle yavaş yavaş ışığa dönüşmüş olurdu. Ne galaksi ne de yıldız barındıran boş bir Evrenimiz olurdu.

Varoluşumuzu da yine bir faz geçişine (Büyük olasılıkla elektrozayıf geçişe) borçluyuz. Bu faz geçişi, başlangıç simetrisini kırarak, çok az miktarda bir madde fazlası doğurdu. İki nüfus, bir saniye dilimi boyunca bu hafif eşitsizlik durumunda birarada varlıklarını sürdürdü ve sonra ikişer ikişer yokoldular. Yok olmak için karşıt madde eşini bulamayan şu tanrı vergisi madde fazlası hariç. Daha sonra, yıldızların içindeki atomları ve gezegenlerin yüzeyindeki molekülleri oluşturacak olan ilk protonlar ve nötronlar işte bu fazlalıktan doğacaktı. Bu kurama göre varoluşumuz, Hesiodos'un devlerinin yenilmesi gibi karşıt maddenin önceden yok edilmesini gerektiriyordu.

Şunu da ekleyelim: Bu kurtarıcı fazlalık durağan (genişlemeyen) bir evrende asla oluşamazdı. Genişleyen, daima genişleyen bir evren...

Bu faz geçişi bizi, atomik fenomenlerle beyaz kazların uçuşu arasındaki bağ hakkında yeni ve müthiş düşüncelere vardırır. Bu düşünceler protonun dayanıklılığı sorusunu gündeme getirir.

(...)

Başımın üstünde uçan yabankazları bize protonun çok uzun zaman varlığını sürdürdüğünü fakat bunun sonsuz olmadığını söylüyor! Karmaşıklık boyutunun kaynağı, Pascal'ın iki "sonsuzu" arasındaki diyalog yeniden karşımıza çıkıyor.

Hubert Reeves, "Kuşlar, Harika Kuşlar", sayfa 107-109.

 
 
 
Son Paylaşılanlar
Etiket Bulutu

Zen Meditasyon Zazen Aşk Şiir Bilgelik Poetika Zen Budizm Japonya Koan 

  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Google+ Social Icon
bottom of page