14 Haziran: Rahat ama uyanık kalmak
- Ersan Kaan Erçelik
- 14 Haz 2018
- 1 dakikada okunur
Yakınınızdaki bir nesneyi seçin -bir kalem, bir sandalye, bir fincan, bir bitki- ve görsel olarak onu inceleyin. Büyük bir ilgi ve merakla ona bakın. Geçmişinizden güçlü kişisel çağrışımlar uyandıran nesnelerden kaçının; nereden aldığınız, size kimin verdiği ya da benzeri düşünceler aklınıza gelmemelidir. Ayrıca, bir kitap ya da bir şişe gibi üzerinde yazı bulunan nesnelerden de sakının. İster istemez düşünceleri harekete geçirecektir.
Kendinizi hiç zorlanmadan, rahat ama uyanık bir şekilde, bütün dikkatinizi nesneye verin. Eğer aklınıza düşünceler gelirse, onlara aldırmayın. İlgilendiğiniz şey düşünceler değil, algı eyleminin kendisi olmalıdır. Algınızın içinden, düşünceyi çekip çıkarabiliyor musunuz?
Zihninizdeki ses yorumlar yapmadan, sonuçlar çıkarmadan, karşılaştırmadan ya da bir şeyler bulmaya çalışmadan bakmayı başarabiliyor musunuz? Birkaç dakika sonra, bakışlarınızı odanın içinde dolaştırın ve uyanık dikkatinizi gözünüzü ilişen her şeye yöneltin.
Sonra, olabilecek sesleri dinleyin. Etrafınızdaki şeylere baktığınız şekilde, sesleri dinleyin. Bazı sesler doğal -su, rüzgar, kuşlar gibi-, bazıları ise insan yapımı olabilir. Bazıları güzel, bazıları sevimsiz olabilir. Ama güzel ve çirkin arasında bir ayırım yapmayın. Her sesin olduğu gibi olmasına izin verin ve hiçbir yorumda bulunmayın. Burada anahtar yine rahat ama uyanık kalmaktır.
Bu şekilde bakıp dinlediğinizde, belli belirsiz ve başlangıçta zor fark edilir bir dinginlik duygusunu ayrımsayabilirsiniz. Bazı kişiler bunu arka planda bir dinginlik olarak hisseder. Diğerleri ise buna huzur der. Bilinciniz daha fazla düşünceye boğulmadığında, bir kısmı biçimi olmayan, koşulsuz, orijinal durumunda kalır. Bu içsel boşluktur.
Eckhart Tolle, "Var Olmanın Gücü", sayfa 245-246.
