30 Mayıs: Vehim ve keder
- Ersan Kaan Erçelik
- 30 May 2018
- 1 dakikada okunur
Vehim ve Keder
Yandı şerefeler, yaklaşan gecenin vehimleri: Sarıyor ıslak çarşaflara karısı kapıcının havale gelen altı aylık kızını, bir dağ çöküntüsü göğsünde; buz yetiştiriyor apartman halkı; ve tam secdeye varacakken yığılıyor dedem, seccadeye. Kaç kervan geçti, kaç handa konakladı dudakları kıpırdarken? Her yanda sesler: Ambulansın sireni mi? Bahçede? güller mi muhabbette? Bu iftar vaktinin kardeşler bilemedim batınını, zahirini.
Yüz binlerce evde zeytin ekmekle açılıyor Oruç ya da bir bardak suyla. Rızk denen nedir? Lokma yeter Ehl-i Takva'ya. Şimdi mi çevirdim, açık mıydı Attar'ın kitabındaki tutuşmuş sayfa: "Müridi ağlarken görmüş Davud-î Taî'yi elinde bir parça ekmek.
Sormuş: "Acın nerende Şeyhim, göz yaşlarının hikmeti ne?" Şöyle yanıtlamış Tai: "Üç gündür açım, yine de yiyemiyorum şu kuru dilimi, bilmediğimden haram mı, helal mi?".
Yanıt ister zamandan kederin her sorusu. Kandil titrerken soru olur yeniden yanıt. Ekranda vezir vükela ve zengin sofraları, bir kuş sütü eksik. Mahşer yerine dönmüş Belediye iftar çadırları.
Hepsi haram Davud-î Taî hepsi haram.
Ahmet Oktay
