24 Nisan: Zort!
- Ersan Kaan Erçelik
- 24 Nis 2018
- 2 dakikada okunur
Deneyimli meditasyon hocaları, artık aydınlandığını iddia eden öğrencileriyle bazen uğraşmak zorunda kalırlar. İddialarının doğru olup olmadığını test etmek için, eskilerden kalma bir yöntem de öğrencileri aşağılayarak, nihayetinde onları sinirlendirmektir. Kadın ve erkek dahil bütün Budist keşişler bilirler ki, Buda açık açık, "Eğer biri hâlâ sinirleniyorsa, henüz alim sayılmaz," demiştir.
Ölmeden nirvanaya ulaşmaya kararlı genç bir Japon keşiş, meşhur bir manastırın yakınındaki gölün ortasında bulunan adacıkta sessizce ve gözlerden ırak meditasyon yapıyordu. Genç yaşında aydınlanarak, sonrasında başka işler yapmayı arzu ediyordu.
Manastır görevlisi küçük kayığıyla haftalık ihtiyaçları teslim etmeye geldiğinde, genç keşiş üzerinde parşömen kağıdı, tüy kalem ve en kalitelisinden mürekkep yazılı olan sipariş notunu ona verdi. çok yakın bir tarihte tek başına geçirdiği üç yılı tamamlayacaktı ve başkeşişe bunu nasıl iyi başardığını iletmek istiyordu.
Bir hafta sonra istediği parşömen kağıdı, tüy kalem ve mürekkep geldi. Sonraki birkaç gün, biraz meditasyon ve biraz düşünme çalışmalarından sonra, genç keşiş seçkin bir hat sanatı çalışması ile aşağıdaki şiiri yazdı:
Çalışkan genç keşiş
Üç yıl boyunca tek başına meditasyon yaptı
Ve onu artık
Dünyanın dört rüzgârı dahi
Hareket ettirecek güce sahip değil.
Bilge ve yaşlı başkeşiş kelimelerin anlamlarını görüp, ne kadar büyük bir özveriyle yazıldığını fark edecek ve öğrencisinin artık aydınlanmış olduğuna karar verecekti.
Parşömeni özenli bir şekilde yuvarladı, onu kurdeleyle bağladı ve hocasına teslim etmek üzere, manastır görevlisinin gelmesini beklemeye başladı. Sonraki birkaç gün boyunca başkeşişin, özenle yapılmış bu şiiri okurken duyacağı memnuniyeti hayal edip durdu. Şiirin, manastırın ana salonunda pahalı çerçevelerle duvara asıldığını görüyor gibiydi. Bir başkeşiş olacağına dair artık hiçbir kuşku yoktu; hatta şehirdeki ünlü manastırlardan birine bile gönderilebilirdi. Sonunda başarmış olması ne kadar güzeldi!
Manastır görevlisi küçük kayığı ile haftalık ihtiyaçları bırakmak için geldiğinde, genç keşiş onun yolunu gözlüyordu. Manastır görevlisi çok geçmeden, genç keşişin eline, tıpkı onun gönderdiğine benzeyen ve rengi farklı olan kurdeleyle bağlanmış bir parşömen kağıdı tutuşturdu. Kısaca "Başkeşişten," dedi.
Keşiş heyecanlı bir şekilde kurdeleyi çözdü ve hemen parşömeni açtı. Parşömene gözlerini dikince göz bebekleri tıpkı ay gibi büyümeye ve yüzü de gitgide beyazlaşmaya başladı. Bu, onun başkeşişe gönderdiği parşömendi, fakat kendi kaligrafisinin ilk mısrasının yanında başkeşiş kırmızı mürekkep kalemle özensiz bir şekilde Zort! yazmıştı. İkinci satırın sağ tarafında da lekeli ve özensiz bir şekilde Zort! yazılmıştı. Üçüncü satırda yine saygısızca Zort! yazıyordu. Dördüncü satır da aynı şekildeydi.
Bu kadarı da fazlaydı! Yaşlı başkeşiş, koca burnunun önündeki aydınlanmayı göremeyecek kadar sadece aptal değildi, aynı zamanda bir sanat eserini çirkin bir duvar yazısı haline getirmişti. Bir keşiş gibi değil de, cahil bir adam gibi davranmıştı. Bu, sanatı aşağılamaktı.
Genç keşişin gözleri uğradığı haksızlık karşısında kısılmıştı, yüzü haklı bir öfkeyle kıpkırmızı olmuştu. Manastır görevlisine burnundan soluyarak, "Beni başkeşişe götür! Hemen!" dedi.
Üç yıldır genç keşiş, ilk defa adadaki inziva yerinden ayrılmıştı.
Öfkeyle başkeşişin odasına daldı, parşömeni masaya fırlattı ve bir açıklama beklediğini söyledi.
Deneyimli başkeşiş, parşömeni yavaşça eline aldı, boğazını temizledi ve sesli bir şekilde şiiri okumaya başladı:
Çalışkan genç keşiş
Üç yıl boyunca tek başına meditasyon yaptı
Ve onu artık
Dünyanın dört rüzgârı dahi
Hareket ettirecek güce sahip değil.
Sonra parşömeni masaya bırakıp genç keşişe baktı ve konuşmaya başladı: "Hımm! Evet, genç keşiş, dünyanın dört rüzgârı dahi seni harekere geçiremiyormuş. Fakat dört tane küçük zort, seni gölün karşısına kadar geçirebilmiş."
Ajahn Brahm, "Kalbinin Kapılarını Aç", sayfa 210-213.
