top of page

23 Mart: Sufi ermiş Kabir'in şiirleri üstüne

  • Yazarın fotoğrafı: Ersan Kaan Erçelik
    Ersan Kaan Erçelik
  • 23 Mar 2018
  • 2 dakikada okunur

Osho, “Devrim” adı altında söyleşilerinden toplanan kitapta, sufi Kabir’in şiirlerini -ki bunlar şiir olmayan şiirler, şiir ötesiler- hem şiirlerin iç sesine kulak vermemiz için rehberlik ediyor, hem de kendi ruhsal dünyasına çağırıyor okuyanı.

Devrimden kastı siyasi bir şiddet halinden çok öte, ruhsal bir devinim, farkındalık ve bütünlük. İster sevgi yolu, ister bilgi-farkındalık yolu, isterse de eylem yolu olsun, bize güvenmeyi, inanç yerine güveni, güvenin yollarını gösteriyor. Takip edip etmemek, kendi yolunu yaratıp yaratmamak, sevip sevmemek yine bize düşüyor.

Osho, “üstat bir güvence hareketidir” derken, tohum olarak bizlerin elbette açmaktan korktuğumuzu, kişinin bir Buda olmadan önce yok olmak zorunda olduğunu söylüyor.

Üstadın olsa olsa bir fırsat oluşu, sana sıçramak, çiçek açmak, parlamak için, kendini tanıman ve kendini gerçekleştirmen için fırsat tanıması bu yüzdendir diyor.

Sevginin yolunda ilerlerken aslında bildiğimizi düşündüğümüz her şeyin sadece içi boş kelimelerden olduğunun farkına varabiliriz. “Ben” deyip durduğumuz kişi kimdir? Neden sürekli ayırır, böler ve sınıflarız? Bir “dalga” sözcüğüyle denizin dansı olan hareketi ayırırız ama “diğeri” nedir çoğu zaman bilmeyiz, derin uykudayızdır.

Kabir bizi bu uykumuzdan uyandırmak için sözcükleri yalnızca deneyimlediği birer sihire dönüştürür ve bize sunar. Onun içinden taşanlar, kafamızın içindeki sesleri dinlemek yerine, bizi kalbin sessizliğini duymaya çağrıdır.

Kabir her ne kadar kaynaklarda, 1440-1518 yılları arasında yaşamış Hintli bir mistik şair, Hindistanlı bir şair olarak geçse de, düşünce kafilelerinin bittiği yerde, kalbiyle uyanmış, farkında ve bilinçli, varoluşu içine buyur etmiş ve varoluştan taşan sıradan biridir.

Kabirde şiir ile söyleyen arasındaki fark ortadan kalkmıştır. Kalbin müziği, varoluşun dansı onu işgal etmiştir, dansçı ve dans ortadan kalkmıştır, artık ikisi ayrı değildir. Müzik müzisyen; dans dansçı, bunlar birbirinin içinde erimiştir.

“Bu nedenle” der Osho, “gerçek dua iki bölümde oluşur: Birincisi sessiz olmak, Tanrı’nın müziğini dinlemek; ikincisi bir minnettarlık. Gerçek dua hiçbir şey talep etmez, hiçbir şey istemez, isteyemez, hiçbir şey arzu etmez. Gerçek dua arzusuz bir sessizliktir. O müzik duyulduktan sonra, söylenecek ne kalır? Bir minnettarlığın, bir memnuniyetin ifade edilmesi gerekir.

Kendini yavaş yavaş sessiz bir dinleme haline getir; o zaman ona bir şey söyleyebileceksin.”

Kabir’in şiirinden iki dizeyle bitirelim:

“Ve şimdi sevişirsen ilahi olanla,

Sonraki yaşamda sahip olacaksın doymuş arzunun çehresine.”

 
 
 
Son Paylaşılanlar
Etiket Bulutu

Zen Meditasyon Zazen Aşk Şiir Bilgelik Poetika Zen Budizm Japonya Koan 

  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Google+ Social Icon
bottom of page