26 Şubat: Güvenlik arayışı otoriteyi yaratıyor
- Ersan Kaan Erçelik
- 25 Şub 2018
- 2 dakikada okunur
Bizim iki yaramız var, bilinçli yanımız ve bilinçdışı yanımız. Bunun ne anlama geldiğini kavrıyor musunuz? Varsayalım ki yolda yürürken bir arkadaşınızla konuşuyorsunuz. Bilinçli yanınız sohbetle meşgul ama diğer yanınız bilinçsizce sayısız izlenim ediniyor: ağaçlar, yapraklar, kuşlar, denizin dalgaları üzerindeki yakamoz. Bilinçli zihniniz başka şeylerle meşgul olsa bile, dışarıdan bilinçdışına yapılan bu tesir her zaman devam eder ve bilinçdışının özümsediği şeyler bilincin özümsediği şeylerden çok daha önemlidir. Bilinçli zihin nispeten daha az şeyi özümser.
Sözgelimi siz okulda öğretilenleri bilinçli olarak özümsersiniz ama onlar aslında çok fazla değildir. Ne var ki bilinçdışı zihniniz sizinle öğretmeniniz ve sizinle arkadaşlarınız arasındaki etkileşimleri sürekli özümser; tüm bunlar derinlerde gerçekleşir ve bu, yüzeydeki olguları özümsemekten çok daha önemlidir. Aynı şekilde yaptığımız bu konuşmalar sırasında bilinçdışı zihin söylenenleri sürekli özümser ve daha sonra gün içinde veya hafta içinde duyduklarınızı birdenbire hatalarsınız. Bu sizin üzerinizde bilinçli olarak dinlediklerinizin yaptığından çok daha büyük bir etki yapar.
Tekrarlayacak olursak, otoriteyi biz yaratıyoruz: devletin otoritesini, polisin otoritesini, idealin otoritesini, geleneğin otoritesini. Siz bir şey yapmak istiyorsunuz ama babanız “Onu yapma!” diyor. Ona itaat etmek zorundasınız, aksi halde onu kızdırırsınız, üstelik karnınızı doyurmak için babanıza bağımlısınız. Korkunuz yüzünden babanızın kontrolü altındasınız, değil mi? Bu nedenle o sizin toriteniz oluyor. Aynı şekilde, gelenek tarafından da kontrol ediliyorsunuz. Şunu yapmalısınız, öbürünü yapmamalısınız, belli bir tarzda giyinmelisiniz, kızlara veya erkeklere bakmamalısınız.
Gelenek size ne yapmanız gerektiğini söylüyor ve gelenek her şeyden önce bilgidir, değil mi? Nitekim size ne yapmanız gerektiğini söyleyen kitaplar var. Keza devlet de yapmanız gerekenleri size bildiriyor; aynı şeyi anne babanız, toplum ve din de yapıyor. Bu durumda size ne oluyor peki? Eziliyorsunuz, bozuluyorsunuz. Asla capcanlı düşünerek hareket edip yaşayamıyorsunuz, çünkü bundan korkuyorsunuz. İtaat etmeye mecbur olduğunuzu, aksi halde çaresiz kalacağınızı söylüyorsunuz. Bu ne demektir? Otorite yaratıyorsunuz demektir, çünkü emin bir davranış biçimi, güvenli bir yaşam tarzını arıyorsunuz. Tam da bu güvenlik arayışı otoriteyi yaratıyor ve işte bu yüzden siz basit bir köleye, çarktaki bir dişliye dönüşüp hiçbir düşünme ve yaratma kapasitesini hayata geçirmeden yaşıyorsunuz.
