12 Şubat: Bir düşten uyanmak
- Ersan Kaan Erçelik
- 12 Şub 2018
- 1 dakikada okunur
Zen izdeşleri yaşam ve ölümden sıklıkla gelmek ve gitmek diye bahsederlerdi, tıpkı shōji sözcüğündeki ‘yaşamak ve ölmek’ vurgusunda olduğu gibi burada da sürekli bir hareket haline vurgu vardı. Nihai bir başlangıç ya da son söz konusu değildi onlar için, bu beden Hakiki Zihnin tezahürlerinden biriydi sadece ve bu nedenle Zuyuan için bir kılıç darbesi bahar meltemini kesmeye çalışan bir şimşekten farksızdı. Bir meltem ölebilir mi hiç? Burada hava döndüyse, başka yerde esmeye devam eder.
Zen ustası İkkyu'nun (1394–1481), ölüm döşeğinde “Yalnız geldim, yalnız gidiyorum,” diyen Ninekawa’ya “Geldim, gidiyorum dersen aldanırsın. Gelişsiz, gidişsiz yolu göstereyim sana,” deyişinde olduğu gibi aydınlanmış kişi için aslında ne gelen vardır ne giden, yalnızca adlar ve biçimler.
Zen geleneğinde satori için genellikle Büyük Ölüm sözcükleri kullanılır; bedenin ölümü küçük ölüm, aydınlanma ise büyük ölüm sayılır. Burada Uzak Doğu’da aydınlanma kavramının bizim aydınlanma imgelemimizden çok farklı olduğunu da belirtmek gerek. Sanskritçede aydınlanma için kullanılan kelime, bodhi, ‘budh’ kökünden gelir ve aslında uyanmak anlamına gelir. Buddha, ‘uyanmış kişi’ demektir. Büyük Ölüm bir uyanışsa pekâlâ bedenin ölümü de bir uyanış olarak kabul edilebilir. Bir düşten bir başka düşe uyanış.
İnan Mayıs Aru, "Dağların ve Nehirlerin Sessiz Sözü"
