28 Ocak: Hırs üstüne...
- Ersan Kaan Erçelik
- 27 Oca 2018
- 2 dakikada okunur
Yaşam şu ana kadar hırs tarafından yozlaştırıldı. Hırstan daha güçlü bir zehir yoktur, çünkü o seni hem öldürür ve hem de nefes almaya devam eder halde bırakır. Hırs seni ot haline getirir. Ve hırs tohumu her çocuğa daha annesinin sütünü emerken verilir. İlk andan itibaren çocuğun bütün yaşamı yok edicilik ilkelerinin üzerine kurulur. Hiçbir şey hırstan daha çok şeyi yok edemez.
Sana ebeveynlerin, öğretmenlerin, dini liderlerin, komşuların ve bütün diğer sözüm ona iyi niyetli insanların tarafından özel, önemli ve güçlü biri olman söylendi. Ve para sana diğer her şeyden daha çok güç verir. Çünkü politikacılar bile piyasada yer alan ürünlerdir, onları satın alabilirsin. Hatta, her politikacı zaten süper zenginler tarafından satın alınmış haldedir. Ama süper zengin olan insanlar yeryüzündeki en yoksul kişilerdir. Onlar önemli biri olmayı, güçlü biri olmayı başarmış halde olsalar da ruhlarını kaybetmişlerdir. İçlerinde sadece boşluk ve karanlık bulunur.
Bu neden gerçekleşir? Bunun gerçekleşmesini sağlayan mekanizma nedir? Hırs bir merdivendir. Ve sen her zaman o merdivende senden daha üst basamakta olan birilerini görürsün. O rekabet içeren bir ortamdır. Zihnin bütün zamanını diğerlerinden daha yukarıya ulaşabilmenin doğru ya da yanlış yollarını ve yöntemlerini düşünerek geçirir. Ve eğer yeterince kurnazsan, bu yollar ve yöntemlerde başarılı da olabilirsin. Ama hırs dünyasında başarı, mutlak başarısızlık anlamına gelir. Bir insan, ancak merdivenin son basamağına eriştiği zaman bu başarısızlığın farkına varır. Bütün yaşamını diğerlerinden daha iyi, daha kutsal ve daha zengin olabilmek için harcamıştır. Ve artık arzusu yerine gelmiştir.
Bahsettiğim lanetlenmiş insanlar hırslarının son aşamasına ulaşabilmiş olanlardır. Hırsları onların gece gündüz peşinden koştukları düşleriydi. Ve ona erişmek kolay olmadı, çünkü diğer herkes aynı başarıya ulaşmaya çalışıyordu. Ama zaman geçip de merdivenin son basamağına ulaşan kişi sen olduğun zaman, büyük bir sürprizle ve şokla yüzleştin. Çünkü artık gidecek bir yer kalmamıştı ve senin yaşamın boyunca yapmayı öğrendiğin tek şey de rekabet etmek ve kavga etmekti. Ve o sıradan bir rekabet de değildi. Rakibin boğazına çökercesine bir rekabetti. Kaç kişiyi yok ettiğinin hiçbir önemi yoktu. Gözlerin ilerideki hedefine kilitlenmişti.
"Hiçbir şey başarı kadar başarılı değildir" diye bir söz vardır. Duymuş olabilirsin. Bu sözü gerizekalı birileri söylemiş olmalı. O gerçekten başarılı olan birinin sözü değildir, çünkü özellikle vurguluyorum ki, hiçbir şey başarı kadar başarısız değildir. Amacına ulaştın ama bu sırada bütün yaşamın ellerinden kayıp gitti. Başka hiçbir şey için zamanın kalmadı. Düzgün şekilde nefes almak için bile, gülümsemek için bile, sevmek için bile... Nasıl bir yaşam sürdün böyle? Robot gibi, mekanik bir yaşam sürdün ve şimdi arzuladığın hedefe ulaştın ve varlığında muazzam bir hayal kırıklığı var. Çünkü ortada hiçbir şey yok.
Ama çok az sayıda insan, bütün bu sürecin insanları yaşamaktan uzak tutmayı amaçlayan toplumsal bir strateji olduğunu söyleyecek kadar cesur olabilmiştir. Toplum; yaşama, aşka, şarkılara, danslara tamamen karşıdır. Ağaçlar çok daha mutludur, çiçekler çok daha keyiflidir. Hassas olan insanlar taşların nutuklarını bile işitebilir. Ama onlar, hedefler peşinde koşan insanlar değildir. Çünkü hedef her zaman yarındadır. Bugün ile yarın arasında geçen zamanda ise sen sefil olursun. Başarılı olup olamayacağını kim bilebilir? Başarı için bütün yaşamını riske attın, ama bütün dünyadaki zenginlikleri ele geçirsen de, onları yiyemeyeceksin. Onlar senin yaşamın ve ruhun için besleyici olamayacaklar. Hatta tam aksine, onlar seni daha zengin olan ve zenginlerle çevrilmiş olan bir dilenci haline getirecekler. Ama varlığının merkezinde sadece bir dilenme kasesi bulunacak.
Osho
