top of page
"Zen ve İncir Ağacı tek bir şiir gibi düşünülmüş, sıkı dokulu, bütünlüklü şiirler toplamı olarak ersan erçelik’in şiirde geldiği yere dikkatleri çekiyor ister istemez. bu kitap ersan erçelik’in türk şiirindeki yerini sağlamlaştırdığı, bir mesafeyi işaretleyen şiirler. yetkin bir dil, özgün, oturmuş bir söyleyiş. ersan yıllarca kazdığı yatağı artık şiirinin sularının rahatça akacağı bir biçime kavuşturmuş. türk şiiri de yeni bir şiir mevzii kazanmış böylece. bundan sonra, bu şiir üstünde yükselecek şairi daha çok merak edecek herkes." 

Zen ve İncir Ağacı

100,00₺ Normal Fiyat
90,00₺İndirimli Fiyat
  • kitaptan:

    eylülün rüyası

    eylülde buluştuk, eylül hepimizin rüyası
    işte! rüzgârın saçlarını ıslatan yağmur

    gün ışığıyla ele eleydik daha birkaç gün önce
    büyüdüm sanıyordum bir iç deniz kadar

    geçtiğim limanlara asılı bir fırtınaydı maceram

    sen kıyıdan elini çekince havalandı sukuşları
    yağmur ve ben baş başa bulduk birbirimizi

    bir ırmağın serinliğiyim. yeşil.

    sular anlatır bana, sular döker içini
    ben bilmem, bir şelaleye sor dökülmek nedir

    sen uzaklara gerdiğin yayla öğrenirsin rüzgârı
    ben nereye gitsem ardımda yağmurun gözleri

    eylülde buluşuruz, eylül hepimizin buluşma yeri

    ormanın kalbinden geçen bir yoldum
    bir ormanın büyümesini dinliyorum şimdi

    kendi ayak izlerini kokluyor rüzgâr

    bir ormanın sesiyim. yeşil.

    yağmur anlatır bana, yağmur döker içini
    ben bilmem, bir buluta sor yağarken rüya görmek nedir.

    *

    birden zen

    çayırın yeşil konuştuğunu gördüm
    duydum rüzgârın diliyle içtiği suyu

    bomboş bir ev gibiydi sonsuz deniz
    sonsuz ışıltılar, kamaşmalar diye düşündüm

    “hiç düşünce” dedim sonra
    kendime bir buda gibi güldüm

    sünger çıkartmaktan geliyordu balıkçılar
    bense dudaklarından dönüyordum

    bundandı sarhoşluğum, toprağına tutunan
    kırmızı bir şakayık gibi sarılmıştın bana

    oturduk, yorgun taşlar kadar uzun
    dinlendik, göldeki kamışlar kadar aheste

    çardağın altında en yalın sözcüklerle seviştik
    tozunu aldık üzüme duran asmaların

    anladım ki zaman dediğimiz bir büyülenme
    ekmeğe yürüyen başak, çiçeğe sıçrayan tohum

    toza dönen insana bu yüzden inanmadım
    aşkla dindirdim yaramı, çıplak buldum sözümü

    utandım, derin sustum.
  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Google+ Social Icon
bottom of page